25 - Furkan Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Şanı yücedir o
kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı
olsun diye kuluna indirdi.
2. Göklerin ve
yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve
saltanatında ortak yoktur O'na. Her şeyi yaratmış ve her şeye bir ölçü ve oluş
tarzı takdir etmiştir.
3. Böyleyken O'nun
dışında bir takım ilahlar edindiler. Hiçbir şey yaratamaz bunlar. Kendileri
yaratılmışlardır zaten... Kendi benlikleri için bile ne bir zarara güç
yetirebilirler ne bir yarara. Ne bir ölüme güçleri yeter ne bir dirime ne de
kabirden çıkarıp hesap sormaya.
4. Küfre batanlar
dediler ki: "Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey değildir. Ve bu
düzmecede ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir." Yemin olsun ki,
bunu söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir.
5. Dediler ki:
"Öncekilerin masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah-akşam
birileri tarafından yazdırılıyor."
6. Şöyle söyle:
"Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir. Kuşkusuz O, Gafûr'dur,
Rahîm'dir."
7. Şunu da
söylemişlerdir: "Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor.
Üzerine bir melek indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil
miydi?"
8. "Yahut ona
bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?"
O zalimler şunu da söylediler: "Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının
ardı sıra gitmiyorsunuz."
9. Bak da gör!
Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar.
10. Şanı yücedir o
kudretin ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından nehirler akan
bahçeleri verir ve senin için köşkler de yapar.
11. İş onların
söyledikleri gibi değil. Onlar o kıyamet saatini yalanladılar. Ve biz, kıyamet
saatini yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.
12. O, onları uzak
bir yerden gördüğünde, onlar onun kaynayan öfkesini ve uğultusunu işitirler.
13. Elleri
boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar:
"Nerdesin ey ölüm!"
14. Bugün bir ölüm
çağırmayın, birçok ölümü davet edin.
15. De ki: "Bu
mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sürekli cennet mi? O cennet de bu
korunanların ödülü ve dönüş yeridir."
16. Onlar için
orada, diledikleri her şey sürekli vardır. Bu, Rabbin üzerinde sorumluluğu
üstlenilen bir vaattir.
17. Onları ve
Allah dışındaki taptıklarını haşredeceği gün şöyle sorar: "Şu kullarımı
siz mi saptırdınız yoksa onlar mı yoldan çıktılar?"
18. Derler ki:
"Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize
yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki,
zikiri/Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular."
19. İşte,
haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne azabı
savabilirsiniz ne de yardımcı bulabilirsiniz. Zulmedenlerinize zorlu bir azap
tattıracağız.
20. Senden önce
gönderdiğimiz peygamberler de mutlaka yemek yiyorlar, sokaklarda yürüyorlardı.
Biz sizi birbiriniz için imtihan aracı yaptık. Sabrediyor musunuz? Rabbin her
şeyi görmektedir.
21. Bize kavuşmayı
ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek
olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna
düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.
22. Melekleri
görecekleri günde, o günahkârlara hiçbir müjde yoktur. Şöyle diyecekler:
"Yasaktır, yasaklanmıştır!"
23. Yaptıkları her
işin önüne geçmiş, onu un-ufak hale getirip silmişizdir.
24. O gün,
konakladıkları yer çok hayırlı, dinlenip eğlendikleri yer çok güzel olanlar,
cennet halkıdır.
25. Gün olur, gök,
bulutlarla yarılır ve melekler ardarda indirilir.
26. O gün gerçek
mülk/yönetim Rahman'ındır. Ve o, kâfirler için çok zorlu bir gündür.
27. O gün, zalim,
ellerini ısırarak diyecek ki: "Ne olurdu, resulle birlikte bir yol
tutsaydım!"
28. "Ah, ne
olurdu, falancayı dost edinmeseydim!"
29.
"Zikir/Kur'an bana geldikten sonra, o saptırdı beni ondan. Şeytan, insan
için bir rezil edicidir."
30. Resul de şöyle
der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde
tuttular."
31. Biz böylece
her peygambere, suçlulardan bir düşman musallat ettik. Kılavuz ve yardımcı
olarak Rabbin yeter.
32. Gerçeği örten
nankörler/inkârcılar dediler ki: "Kur'an ona toptan, bir kerede
indirilseydi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı
kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk.
33. Onlar sana bir
mesel getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.
34. O yüzleri üstü
cehenneme sevk edilecek olanlar, mekân bakımından en şerli, yol bakımından en
sapık kişilerdir.
35. Yemin olsun
ki, biz Mûsa'ya Kitap verdik. Kardeşi Hârun'u da onun yanında vezir yaptık.
36. Ardından şöyle
dedik: "Ayetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin." Biraz sonra da o
topluluğu yerle bir ettik.
37. Ve Nûh
kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık.
Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
38. Âd'ı, Semûd'u,
Ress, halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri yere batırdık.
39. Bunların her
birine türlü türlü örnekler verdik. Ve bunların hepsini perişan edip batırdık.
40. Yemin olsun,
onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki onu görmüyorlar mıydı?
Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı.
41. Seni
gördüklerinde, şu şekilde alaya almaktan başka şey yapmazlar: "Allah,
resul olarak şunu mu gönderdi?!"
42. "Eğer biz
kendilerine bağlılıkta sabırlı olmasaydık, bu bizi ilahlarımızdan
saptıracaktı." Azabı gördüklerinde, yolca kimin daha sapık olduğunu
bilecekler.
43. İğreti
arzusunu ilah edinen kişiyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?
44. Yoksa sen
bunların çoğunun işittiklerini, aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar
gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.
45. Görmedin mi
Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz
kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız!
46. Sonra nasıl
tutup onu ağır ağır kendimize çekmişiz!
47. O'dur sizin
için geceyi elbise, uykuyu dinlence yapan. Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı
yapan da O'dur.
48. O gönderdi
rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden. Biz indirdik gökten tertemiz bir
su.
49. Ki onunla ölü
bir beldeyi diriltelim ve onunla, yarattıklarımızdan bir takım hayvanları ve
birçok insanları suvaralım.
50. Yemin olsun,
onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama
insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.
51. Eğer
dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik.
52. Artık
inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir cihat aç.
53. İki denizi birbiri
üstüne salan O'dur. Bu, tatlı ve yürek ferahlatıcı; şu, tuzlu ve acı. Ve
ikisinin arasında bir berzah, geçişi engelleyen bir perde koymuştur.
54. Sudan bir
insan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet akrabaları halinde oluşturan O'dur. Rabbin
çok güçlüdür.
55. Allah'ın
berisinden, kendisine yarar sağlamayacak, zarar da veremeyecek şeylere
ibadet/kulluk ediyorlar. İnkârcı, Rabbi aleyhine başkalarına arka çıkar.
56. Biz seni
sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
57. De ki:
"Onun karşılığında sizden bir ücret istemiyorum; ancak Rabbine varmak için
bir yol tutmayı dileyenler istiyorum."
58. O hiç
ölmeyecek diriye, o Hayy olana dayanıp güven, O'nu överek tespih et! Kullarının
günahlarından O'nun haberdar olması yeter!
59. Gökleri, yeri
ve bunlar arasındakileri altı günde yaratıp sonra arş üzerinde egemenlik kuran
O'dur. Rahman'dır O. Haberdar olana sor O'nu.
60. Onlara,
"Rahman'a secde edin!" dendiğinde şöyle derler: "Rahman da
neymiş? Senin emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç?" Ve bu söz onların
nefretini artırdı.
61. Şanı yücedir o
kudretin ki; gökte burçlar yarattı, orada bir kandil ve ışık yansıtıcı bir ay
oluşturdu.
62. Geceyle
gündüzü, öğüt almak isteyenlerle şükretmek isteyenler için, birbirini izler
hale getiren O'dur.
63. Rahman'ın
kulları, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsız etmeden yürüyen kişilerdir. Cahiller
onlara hitap edince, "Selam!" derler.
64. Geceleri,
Rableri huzurunda secde ederek, ayakta durarak geçirirler.
65. Ve şöyle
yakarırlar: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzak tut! Doğrusu, onun
azabı inatçı ve yapışkandır."
66. Ne kötü bir
durak yeridir o, ne kötü bir dinlenme yeri!
67. Onlar harcama
yaptıkları zaman ne savurganlığa saparlar ne de cimrilik ederler. O ikisi
arasında bir dengededir bu!
68. Onlar Allah'ın
yanında bir başka ilaha yakarmazlar/davet etmezler. Allah'ın saygıya layık
kıldığı canı haksız yere almazlar. Zina etmezler. Bunları yapan, cezaya
çarpılır.
69. Kıyamet günü
azap kendisi için kat kat artırılır da hor ve ezik halde onun içinde uzun süre
kalır.
70. Tövbe ederek
inanan ve hayra/barışa yönelik bir iş yapan müstesna. Allah, böylelerinin
kötülüklerini güzelliğe dönüştürür. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
71. Kim tövbe edip
hayra ve barışa yönelik iş yaparsa, hiç kuşkusuz tövbesi kabul edilmiş olarak
Allah'a döner.
72. Onlar yalana
tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında
soylu bir tavırla geçip giderler.
73. Rablerinin
ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve sağırlar gibi onlar üzerine
kapanmazlar.
74. Onlar şöyle
yakarırlar: "Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı
bağışla. Bizi takvaya sarılanlara önder kıl."
75. İşte bunlar,
sabretmiş olmalarına karşılık yüksek konaklarla ödüllendirilirler. Ve o
konaklarda sağlık dileğiyle ve selamla karşılanırlar.
76. Orada sürekli
kalacaklardır. Ne güzel konak yeri, ne güzel dinlenme yeri!"
77. De ki:
"Duanız/davetiniz yoksa, Rabbim sizi ne yapsın? Yalanladınız; bu yüzden
azap kaçınılmaz olacaktır."
Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||