41 - Fussilet Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hâ, Mîm.
2. Rahman ve
Rahîm'den indirilmedir bu...
3. Bilgi ile
donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış
bir kitaptır bu.
4. Muştulayıcı ve
uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.
5. Dediler ki:
"Bizi çağırdığın o şeye karşı kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda
bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde var. O halde, sen işini yap,
muhakkak biz de işimizi yapacağız."
6. De ki:
"Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana
vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay
haline ortak koşanların!
7. Onlar zekâtı
vermezler. Ölüm sonrası hayatı inkâr edenler de onlardır.
8. İman edip hayra
ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar için minnet altına sokmayan
bir ödül vardır.
9. De ki:
"Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar
mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."
10. O, yeryüzüne,
denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere
vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip
duranlar için eşit miktarda olmak üzere...
11. Sonra
buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi:
"İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler:
"İsteyerek geldik!"
12. Böylece
onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu
vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık.
İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.
13. Yüz
çevirirlerse şöyle de: "Sizi, Âd ve Semûd'a çarpan yıldırıma benzer bir
yıldırıma karşı uyarıyorum."
14. Hani, resuller
onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle demişlerdi: "Allah'tan
başkasına ibadet/kulluk etmeyin!" Şöyle cevap vermişlerdi: "Eğer
Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz sizinle
gönderileni tanımıyoruz."
15. Âd toplumu
yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden
daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun,
onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de
karşı çıkıyorlardı.
16. Biz de onlara
dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine
dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir.
Üstelik onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir.
17. Semûd'a
gelince, biz onlara kılavuzluk ettik ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler.
Bunun üzerine, kazandıkları yüzünden, alçaltıcı azabın yıldırımı onları
yakaladı.
18. İnananları
kurtardık, onlar korunuyorlardı.
19. Gün olur,
Allah'ın düşmanları, düzenli bir biçimde bir araya toplanıp ateşe sürülürler.
20. Nihayet, oraya
geldiklerinde kulakları, gözleri, derileri, yapıp-ettikleri hakkında onlar
aleyhine tanıklık edecektir.
21. Derilerine:
"Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?" derler. Derileri derler ki:
"O her şeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi. Hani, sizi ilk seferinde de
O yaratmıştı ya! Ve siz O'na döndürüleceksiniz."
22. Siz, işitme
gücünüzün, gözlerinizin, derileriniz aleyhinize yapacağı tanıklıktan
gizlenmiyordunuz. Tam aksine siz, yaptıklarınızdan birçoğunu Allah'ın
bilmeyeceğini sanıyordunuz.
23. İşte, Rabbiniz
hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan
oldunuz.
24. Şimdi eğer
dayanabilirlerse, barınakları ateştir. Yok, eğer özür dileyip hoşnutluk
sağlamak istiyorlarsa, özürleri kabul edilmeyecektir.
25. Biz onları
birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve
arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve
insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar,
hüsrana uğrayanlardı.
26. İnkâr edenler
dediler ki: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip
gelesiniz."
27. Yemin olsun, o
inkârcılara şiddetli bir azabı tattıracağız ve elbette ki onları,
yapıp-ettiklerinin en kötüsüyle cezalandıracağız!
28. İşte bu, Allah
düşmanlarının cezası olan ateştir. Ayetlerimize karşı çıkmalarından ötürü,
orada kendileri için uzun süreli kalış yeri vardır.
29. O küfre
sapanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi
saptıranları bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alalım da en aşağıda
kalanlardan olsunlar."
30. Şu bir gerçek
ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar
üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin!
Size vaat edilen cennetle sevinin."
31. "Biz
sizin, dünya hayatında da âhirette de dostlarınızız. Cennette sizin için
nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey
var.
32. "Gafûr ve
Rahîm Allah'tan bir ikram olarak..."
33. Allah'a
çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben,
Müslümanlardanım/Allah'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel
sözlü kim vardır?!
34. Güzellikle
çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman
görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi
oluvermiştir.
35. Böyle bir
tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip
sahibinden başkası ulaştırılmaz.
36. Eğer şeytandan
gelen kötü bir dürtü seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın! Çünkü en iyi
işiten O'dur, en iyi bilen O...
37. Gece ve
gündüz, Güneş ve Ay onun ayetlerindendir. Eğer sadece Allah'a kulluk/ibadet
ediyorsanız, Güneş'e, Ay'a secde etmeyin; onları yaratan Allah'a secde edin!
38. Eğer büyüklük
taslarlarsa bilsinler ki, Rabbin katındakiler hiç usanmadan, gece ve gündüz
O'nu tespih ederler.
39. Sen, toprağı
huşû halinde boynu bükük görüyorsun ya, işte o da Allah'ın ayetlerindendir.
Onun üzerine suyu indirdiğimizde, o titrer ve kabarır. Hiç kuşkusuz, onu dirilten
Muhyi ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şey üzerinde güç sahibidir.
40. Ayetlerimiz
hakkında eğri ile doğruyu birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi,
ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde gelen mi?
Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir.
41. Onlar, o
zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz
yücelikte bir Kitap'tır.
42. Bâtıl ona, ne
önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir indirmedir o.
43. Senin için
söylenen, senden önceki resuller için söylenenden başka şey değildir. Hiç
kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir azabın sahibidir.
44. Eğer biz onu
yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri
ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde,
ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır.
İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an,
onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan
seslenilmektedir."
45. Yemin olsun,
biz Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden bir söz
geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç kuşkusuz, onlar,
Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler.
46. Kim hayra ve
barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi
aleyhinedir. Rabbin, kullara asla zulmetmez.
47. Kıyamet
saatine ilişkin bilgi, Allah'a bırakılır. Onun ilmi dışında ne meyveler
kabuğundan çıkar ne de bir dişi gebe kalır veya doğurur. "Ortaklarım
nerede?" diye seslendiği gün, şöyle diyeceklerdir: "Bizden hiçbir
tanık olmadığını sana arz ederiz."
48. Daha önce
yakarıp durdukları, onlardan uzaklaşıp kaybolmuştur. Kaçacak hiçbir yerleri
olmadığını anlamışlardır.
49. İnsan, hayır
istemekten/hayır için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şey dokunmaya
görsün; hemen ümidini keser, yıkılır.
50. Eğer kendisine
dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun,
şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum.
Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz
güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp
ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız!
51. İnsana nimet
verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya
koyulur.
52. De ki:
"Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah katından ise, siz de onu inkâr
ettinizse/onun üstünü örttünüzse, dönüşü olmayan kopukluğa düşenden daha sapık
kim vardır?"
53. Onlara
ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak
olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir
tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?
54. Dikkat edin,
onlar Rablerine kavuşma konusunda bir şüphe içindedirler. Gözünüzü açın! Allah
Muhît'tir, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||