13 - Rad Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif, Lâm, Mîm,
Râ. O Kitap'ın ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var
ki, insanların çokları iman etmezler.
2. Allah odur ki,
gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen
olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte
kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer
gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık-seçik inanasınız.
3. Yeri uzatıp
döşeyen ve onda oturaklı dağlar ve nehirler vücuda getiren O'dur. Bütün
meyvelerden kendi içlerinde ikişer çift yaratmıştır O. Geceyi gündüze sarıp
bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düşünecek bir topluluk için elbette
ayetler vardır.
4. Yeryüzünde
birbirine sırt vermiş komşu kıtalar, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve
çatalsız hurmalıklar vardır ki, bir tek suyla sulanırlar. Biz bunların,
yemişlerde bir kısmını diğer bir kısmına üstün kıldık. Bütün bunlarda aklını
çalıştıran bir topluluk için elbette ki ibretler vardır.
5. Eğer
şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözüdür: "Biz toprak olunca mı
ve gerçekten mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" Bunlar Rablerini
inkâr edenlerdir. Ve bunlar boyunlarına bukağılar vurulanlardır. Bunlar ateşe
dost onların ta kendileridir; orada uzun süre kalacaklardır.
6. Senden, güzellikten
önce kötülük istemede acele ediyorlar. Halbuki önlerinden pek çok örnek gelip
geçti. Şu da bir gerçek ki, Rabbin insanlara karşı, zulümlerine rağmen af
sahibidir. Ve Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir.
7. Küfre sapmış
olanlar şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen
sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder
vardır.
8. Allah her
dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir.
O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.
9. Gaybı da
görünen âlemi de bilendir/Alîm'dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O'dur; Müteâl,
sonsuzca yüce O'dur.
10. Sizden, sözü
saklayan da açıklayan da geceye sığınıp gizlenen de gündüz yol alan da O'nun
için birdir.
11. Her biri için
onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine
bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz
kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine
ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık
dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın
berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
12. Size, hem
korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O'dur. Yüklü yüklü bulutları da O
oluşturuyor.
13. Gök gürültüsü
O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir
de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına
geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O'na karşı mücadele edip duruyorlar.
14. Gerçek dua
yalnız O'na/hak davet yalnız O'nun için yapılır. O'nun dışında yalvarıp davet
ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın
diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına
benzemiyorlar. Küfre sapanların dua ve davetleri, şaşkınlığa dalmaktan başka
bir işe yaramaz.
15. Göklerde ve
yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a
secde eder.
16. De ki:
"Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki:
"O'nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar
kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki:
"Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı
O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar
kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah'tır her şeyi
yaratan, O'dur Vâhid ve Kahhâr olan."
17. Gökten bir su
indirdi de vadiler, kendi ölçülerince/kaderlerine göre sel oldu, ardından da
sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya âlet yapmak
isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah
hakla bâtılı işte böyle örneklendiriyor: Köpük, atılır gider; insanlara yararlı
olansa toprakta kalır. Allah, işte bu şekilde örnekler verir.
18. Rablerinin
çağrısına olumlu cevap verenler için güzellik vardır. O'na olumlu cevap
vermeyenlere gelince, yeryüzündekilerin tamamı onların olsa, bir o kadar da
ilave edilse, kurtulmak için bunların tümünü fidye verirlerdi. Böylelerinin
hesabı kötü olacaktır; varacakları yer de cehennemdir. Ne kötü yataktır o!
19. Rabbinden sana
indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı
ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.
20. İşte
bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlar.
21. Onlar,
Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar ve
hesabın kötüsünden ürperti duyarlar.
22. Onlar,
Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı/duayı yerine getirirler,
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü
güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir sürekli yurt.
23. Adn cennetleri
bunlar içindir. Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden hayra ve barışa
hizmet etmiş olanlarla birlikte girerler oraya. Meleklerse her kapıdan
yanlarına sokulurlar.
24. "Selam
size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" derler.
25. Allah'a
verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah'ın
birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çıkaranlara
gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onların olacak.
26. Allah,
dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti
dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece
küçük bir nimetlenme.
27. Küfre sapanlar
derler ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki:
"Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir."
28. Böyleleri,
inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle/Kur'an'ıyla tatmin bulan kişilerdir.
Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle/Kur'an'la tatmin bulur.
29. İman edip hak
ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek
var.
30. İşte seni
böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde
resul kıldık ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana
vahyettiğimizi okuyasın. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan
başka, O'na dayanmışım ben! Yalnız O'nadır tövbem!"
31. Kendisiyle,
dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin
konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır.
İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette
insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak
ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle-tokmak türünden belalar inmeye
devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın
vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.
32. Yemin olsun,
senden önceki resullerle de alay edildi. İnkâr edenlere biraz süre verdim ama
sonunda hepsini yakaladım. Gördüler nasılmış azap!
33. Allah'a
ortaklar tanıdılar. Peki, her benliğin yaptığı işin başında duranla bunlar bir
mi? De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz Allah'a, yeryüzünde bilmediği
bir şey mi haber veriyorsunuz? Yoksa, anlamsız bir laf mı ediyorsunuz?"
Hayır, küfre sapanlara, tuzakları süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler.
Allah'ın şaşırttığına kılavuzluk edecek yok.
34. Dünya
hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir.
Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur.
35. Sakınıp
korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar,
yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu.
Kâfirlerin son yurdu ise ateş...
36. Kendilerine
kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları
onun bir kısmını inkâr ederler. De ki: "Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem,
O'na ortak koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de
O'nadır."
37. İşte biz o
Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden
sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de
bir koruyucu.
38. Yemin olsun,
biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik.
Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her
süre/süreç için bir kitap vardır.
39. Allah dilediğini
silip yok eder, dilediğini sâbit tutar. Kitap'ın anası/ana Kitap O'nun
katındadır.
40. Ya onlara vaat
ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O
halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.
41. Görmüyorlar mı
ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah hükmeder; O'nun
hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O.
42. Onlardan
öncekiler de tuzak kurmuştu, ama tüm tuzaklar Allah'ındır. Her benliğin ne
kazandığını O bilir. Kâfirler de bilecek sonsuzluk yurdu kimindir!
43. Küfre
sapanlar: "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki:
"Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi
bulunanlar yeter."
Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||