39 - Zümer Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Bu Kitap'ın
indirilişi Azîz ve Hakîm olan Allah'tandır.
2. Emin ol, bu
Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız ona özgüleyerek
Allah'a ibadet et/O'nun için iş yapıp değer üret!
3. Gözünüzü açıp
kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında
birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a
yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince,
hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü
verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele
kılavuzlamaz.
4. Eğer Allah bir
çocuk edinmek isteseydi, yaratmakta olduklarından dilediğini seçerdi. Böyle bir
şeyden arınmıştır O. Allah'tır, Vâhid'dir, Kahhâr'dır O.
5. Gökleri ve yeri
hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de
gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş'i ve Ay'ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir.
Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz'dir O,
Gaffâr'dır.
6. Sizi bir tek
canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi. Ve sizin için
davarlardan sekiz çift indirmiştir. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık
içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor. İşte Allah! Budur sizin
Rabbiniz! Yalnız O'nundur mülk ve saltanat! İlah yoktur O'ndan başka! Hal böyle
iken nasıl oluyor da gerçeğin tersine döndürülüyorsunuz?!
7. Eğer nankörlüğe
saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Ganî'dir. O,
kulları için inkâr ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için
rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez.
Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber
verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir.
8. İnsana bir
zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet
lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak
için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: "Birazcık nimetlen
küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın."
9. Böyle birisi;
gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan,
Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle
bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret
alır."
10. Tarafımdan
söyle: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında
güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Allah'ın toprağı/yeryüzü
geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir."
11. De ki:
"Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet etmem/O'nun için iş
yapıp değer üretmem emredildi."
12. "Ve bana,
müslümanların ilki olmam emredildi."
13. De ki:
"Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım."
14. De ki:
"Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum/O'nun
için iş yapıp değer üretiyorum."
15. "Siz
O'nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar,
kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin!
Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."
16. Onların
üstlerinde ateşten gölgeler, altlarından da gölgeler vardır. İşte Allah,
kullarını bundan korkmaya çağırıyor. "Ey kullarım, benden sakının!"
17. Tâğuttan, ona
kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde var! Muştula kullarıma!
18. Onlar ki, sözü
dinler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah'ın kılavuzladıkları;
işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.
19. Üzerine azap
sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın?
20. Hayır,
kurtaramazsınız! Rablerinden sakınanlara gelince, onlar için üst üste bina
edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu, Allah
vaadine ters düşmez.
21. Görmedin mi,
Allah gökten bir su indirdi de onu toprak içindeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra
onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra ekin kurur da sen onu
sararmış görürsün. Sonra da onu kuru ufantı haline getirir. İşte bunda, akıl ve
gönül sahipleri için mutlak bir ibret var.
22. Allah'ın,
göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Allah'ın
zikrine/Kur'an'a karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte
onlardır, açık bir sapıklık içindekiler.
23. Allah,
sözün/hadisin en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir
Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir.
Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikri/Kur'an'ı karşısında
yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete
erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.
24. Zalimlere,
"Kazanmış olduğunuzu tadın!" denildiğinde, kıyamet günü o kötü
azaptan yüzünü kim koruyabilir?
25. Onlardan öncekiler
de yalanlamıştı. Fakat azap kendilerine, hiç farkında olmadıkları bir yerden
geldi.
26. Allah; onlara
dünyada rezilliği tattırdı. Âhiretin azabı ise elbette daha büyüktür. Bir
bilselerdi!...
27. Yemin olsun,
biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt
alabilsinler.
28. Bunu,
eğri-büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup
sakınabilsinler.
29. Allah;
hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim
olan bir adamı örnek verdi. Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamt, yalnız
Allah'adır! Ama onların çokları bilmiyorlar.
30. Hiç kuşkusuz
sen de öleceksin, onlar da ölecekler!
31. Sonra siz,
kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
32. Allah hakkında
yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır?
Cehennemde kâfirler için bir barınak yok mu?
33. Doğruyu
getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta
kendileridir.
34. Rableri
katında onlar için diledikleri her şey vardır. İşte güzel düşünüp güzel
davrananların ödülü budur.
35. Böylece, Allah
onların yaptıklarının en kötülerini örtecek, ödüllerini, yaptıklarının en
güzeliyle verecek.
36. Allah, kuluna
Kâfi değil mi, yetmiyor mu? Seni, O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi
saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur.
37. Allah'ın
kılavuzluk ettiğini ise saptıran olamaz. Allah Azîz ve intikam alıcı değil mi?
38. Onlara,
"Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, yemin olsun
"Allah!" diyecekler. De onlara: "Peki, Allah dışındaki
yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar vermek istese,
O'nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese,
O'nun rahmetini tutabilirler mi?" De ki: "Bana Allah yeter! Tevekkül
edenler O'na dayanıp güvenirler."
39. De ki:
"Ey toplumum! Yapabildiğinizi yapın; ben de kendi işimi yapacağım. Yakında
bileceksiniz.
40. Kime geliyor
rezil edici azap, kime iniyor bitip tükenmeyen azap?"
41. Kuşkusuz, bu
Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu
seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar
üzerine vekil değilsin.
42. Allah,
canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra,
haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye
kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.
43. Yoksa Allah'ın
berisinden şefaatçılar mı edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip
olmayan/hiçbir şeye gücü yetmeyen, aklını da işletmeyen varlıklar olsalar da
mı?"
44. De ki:
"Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi
O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz."
45. Allah yalnız
başına anıldığında, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun
berisindeki, ilahlaştırılmış kişilerle birlikte anıldığında ise hemen
müjdelenmiş gibi sevinirler.
46. De ki:
"Ey Allahım! Ey gökler ve yeri yaratan, ey görülmeyeni ve görüleni bilen!
Sen hüküm vereceksin kulların arasında, ihtilaf ettikleri şeyleri hakkında."
47. Eğer
yerdekilerin tamamı ve beraberinde bir o kadarı, zulmedenlerin olsa, kıyamet
günü azabın kötülüğünden kurtulmak için tümünü mutlaka fidye verirlerdi. Çünkü
hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır.
48. Kazanmış
olduklarının çirkinlikleri, önlerinde belirlenmiş; alay edegeldikleri şey
kendilerini sarıvermiştir.
49. İnsana bir
zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır-yakarır; sonra ona bizden bir nimet
lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!"
Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.
50. Onlardan
öncekiler de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir
yarar sağlamamıştı.
51. Sonunda,
kazanmış olduklarının çirkinlikleri yakalarına yapışmıştı. Şunların
zulmedenlerine de kazandıklarının kötülükleri gelip çatacaktır. Ve onlar
kimseyi âciz de bırakamayacaklar/onlar bunu etkisiz de bırakamazlar.
52. Bilmediler mi
ki Allah, rızkı dilediğine açıp yayar da kısıp daraltır da. İman eden bir
toplum için bunda elbette ibretler vardır.
53. De ki:
"Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah'ın
rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak
Gafûr, mutlak Rahîm'dir.
54. Azap yakanıza
yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun! Sonra size yardım edilmez.
55. Farkında
olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden
indirilenin en güzeline uyun!
56. Benlik şöyle
diyecektir o zaman: "Allah'a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere
bak! Alay edip duranlardan biriydim doğrusu!..."
57. Yahut şöyle
diyecektir: "Allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan
olurum."
58. Azabı
gördüğünde şöyle de konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkân verilseydi de
güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!"
59. Hayır, olamaz!
Ayetlerim sana geldi de onları hemen yalanlayıverdin; büyüklük tasladın ve
kâfirlerden oldun.
60. Allah'a yalan
isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için
cehennemde bir barınak mı yok!
61. Korunup
sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur
onlara ne de kederlenirler.
62. Allah
Haalik'tir, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine Vekil olan da O'dur.
63. Göklerin ve
yerin kilitleri/anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler,
hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
64. De ki:
"Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey
cahiller?"
65. Yemin olsun,
sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin
kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.
66. Başkasına
değil, sadece Allah'a kulluk/ibadet et; şükredenlerden ol!
67. Allah'ı,
kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü
tamamen O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde/kudretinde
dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.
68. Sûra
üflenmiştir; Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim
varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sûra bir daha üflenmiştir. İşte hepsi
ayağa kalkmış bakıyorlar.
69. Yeryüzü,
Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip
aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
70. Herkesin yapıp
ettiğinin karşılığı tam verilir. O, onların neler yaptıklarını daha iyi
bilmektedir.
71. İnkâr edenler
bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır
ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: "Size, içinizden resuller
gelmedi mi ki, Rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze
kavuşmanız hususunda uyarsınlar?" Onlar: "Evet, derler, geldi ama
inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu."
72. Şöyle denilir:
"Girin cehennemin kapılarından! Orada uzun süre kalacaksınız. Büyüklük
taslayanların barınağı ne de kötüymüş!"
73. Rablerinden
sakınanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet
kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler:
"Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar
olarak!"
74. Onlar da şöyle
derler: "Hamt olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi
yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte, cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş
yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!"
75. Melekleri de
arşın çevresini kuşatarak Rablerinin hamdiyle tespih eder halde görürsün.
Aralarında hakla hüküm verilmiştir. Nihayet şöyle denir: "Hamt âlemlerin
Rabbi'ne özgüdür!
Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||